Selim o gün annesiyle birlikte apartmana yeni taşınan komşularını ziyarete gidecekti. Aslında canı pek de gitmek istemiyordu. Ancak annesinin ona, komşularının bir papağan beslediğini söylemesi üzerine, bir an önce onu görmek için heyecanlanmaya başladı. Komşularıyla tanıştıktan sonra hemen papağanı görmek için izin istedi. ayşe Hanım da Selime papağanın içerde olduğunu, gidip onu istediği kadar görebileceğini söyledi. Odaya girdiğinde papağan bir tüneğin üstünde durmuş kanatlarını hareket ettiriyordu. Selim sevinçle yanına gitti.
Selim: Merhaba. Benim adım Selim. Seni çok merak ediyordum. Daha önce hiç bu kadar yakından papağan görmemiştim.
Papağan: Merhaba Selim. Beni görmeye geldiğine sevindim. Ben de yemek yemek üzereydim.
Selim: Sen parmakların olmadığı halde yemeğini nasıl yiyebiliyorsun?
Papağan: Biz papağanlar yiyecekleri ayaklarımızla tutup sanki sandviç yiyormuş gibi ısırırız. Benim gibi evcil papağanların en sevdiği yiyeceklerden biri, sizin de severek yediğiniz çekirdektir. Yuvarlak dilimizin yardımıyla, yenmesi biraz zahmet isteyen çekirdeğin kabuğunu kolayca ikiye ayırıp içini yiyebiliriz.
Selim: Peki sen evde bakılan evcil bir papağan olduğuna göre doğada kendi başına yaşayan papağanlar yiyeceklerini nasıl bulurlar?
Papağan: Bu soruna cevap verirken sana biz papağanları biraz tanıtayım. Papağanlar dünyanın sıcak bölgelerinde kalabalık bir arkadaş grubuyla yaşayan çok renkli kuşlardır. Yiyeceklerini arkadaşlarıyla paylaşırlar. Tropikal ormanlarda, papağan sürüleri ağaçların üstünde çığlıklar atarak uçuşurlar. Başka bir sürünün verdiği yanıtlardan, meyve dolu ağaçların yerlerini öğrenirler. Böylece yalnızca kendilerinin değil diğer papağanların da beslenmelerine yardımcı olurlar.