okul öncesi çocuklar için küçüklüğümüzde oynadığımız yöresel oyunlar – çocuk oyunları aklımıza geldi ve sizlerle paylaşmak istedik. Bizlerin küçüklüğünde olan bu eğlenceli oyunları sizler de çocuklarınıza, öğrencilerinize öğretebilirsiniz. Hatta onlarla birlikte sizlerde Yöresel Oyunlar – Çocuk Oyunları oynayarak geçmişe ufak bir yolculuk yapabilirsiniz.
yumruk yumruk ÜstÜnde: 3-4 kişi ve güvenilir bir hakem yardımıyla oynanır. Bir oyuncu ebe olur ve yüzükoyun (yüzü yere bakacak şekilde) cenin vaziyetinde yatar. Diğer oyuncular ellerini yumruk yaparak ebenin sırtı üstünde üst üste koyarlar. Ebe en üstte kimin yumruğu olduğunu bilmeye çalışır. Bilirse bilinen kişi ebe olur. Bilemezse diğer oyuncular arı gibi vızlayarak, ebeyi gıdıklarlar. Hakemin onayı ile yeterli cezayı alan ebe yeniden tahminde bulunur.
KEMİK: Özellikle mehtaplı gecelerde oynanan bu oyunda çocuklar iki gruba bölünürler. Gruplardan birisi diyelim ki “A” grubu, diğeri “B” grubu adını alır. Bir merkez belirlenir ve bir taş dikilir. Küçük beyaz bir kemik bulunur. Oyunculardan bir grup bu kemiği bir yere atar, ay ışığında her iki grup da bu kemiği aramaya koyulur. Kemiği önce bulan gruptan örneğin A grubu bulduysa, “A grubu B'ye bindiii” diye bağırır. A grubuna dahil olanlar, B grubundan kimi yakalarlarsa sırtına binerek kendilerini merkezdeki taşa kadar taşıtırlar. Yakalanmadan merkeze kadar koşanlar ise rakiplerini taşımaktan kurtulurlar. Oyun böylece sürüp gider.
kİbrİt kabi: Eskiden çocuklar kibrit kutularının resimli yüzleri yırtılarak kartlar oluşturulur ve oyunlar oynarlardı. Bu kartlarla 2 tür oyun oynanmakta idi. Birincisi 2 kişi ile oynanır ve kartlar karıştırılıp sırayla basılırdı. (bir çeşit pişti gibi ama vale yok.) Aynı resimli kart rastlarsa yerdeki kartları alırdı. İkinci oyun ise bir duvardan 70-80 cm yükseklikten kartlar duvara yaslayarak tutulur ve el çekilir, kart yere düşerdi. Diğer oyuncu ise aynı atış noktasından kendi kartını bırakırdı. Bırakılan kart diğer kartlardan birinin üzerinde kalırsa, yerdeki tüm kartlar o kartı atan oyuncunun onurdu.
bİlyelİ araba: Bir dönem çok meşhur olan bir oyuncaktı. Tabii ki marketten yada oyuncakçıdan alınmaz, mühendislik kabiliyeti olanlar kendileri yaparlardı. Bu arabalarla yarışlar yapılırdı. Bu yarış parkuru daha çok köyden gocagöle giden hafif eğimli yol ile Cabarların oradan Dübekönü'ne inen yol idi. Yukarıda da söylediğimiz gibi biraz mühendislik kabiliyeti gerektirdiğinden ya büyüklerden yardım almak gerekiyordu ya da yaşça büyük çocukların oynayabileceği bir oyuncaktı. Yapılışı: 4 sopa, oturmaya yetecek kadar tahta, 3 bilye (rulman) (2'si aynı büyüklükte biri diğerlerinden farklı olabilir, büyük olması tercih sebebidir) ile bunları birbirine tutturacak kadar çivi bu oyuncak yapımı için yeterli idi. Bu 4 sopanın birisine büyük bilye takılır ve sopanın ortasına kadar bilye indirilir. Ama bu sopa bilyeye biraz zor geçmeli ki çabuk çıkmasın. Bu ön teker vazifesi görür. Bilyenin dağından solundan uzanan sopa ise dümen niyetine kullanılır. Diğer bir sopaya ise kalan 2 bilye takılır. Bunlar arka teker vazifesi görürler.Bu iki sopa diğer kullanılmayan 2 sopa ile birleştirilir ve tahtalar son kullanılan sopaların üzerine oturmaya uygun şekilde çiviyle tutturulur. Böylece 3 tekerlekli bir oyuncak ortaya çıkardı.
UÇURTMA: Uçurtma yapmak ve uçurmak da eskiden çokça oynanan bir oyundu. Daha çok ilk bahar ve sonbaharda (rüzgarlı olması nedeniyle) oynanırdı. Uçurtmalar şimdiki gibi renkli şekilli değildi. Naylon poşetlerden, tütün naylonlarından elle yapılır ve genellikle 6'gen olurdu. Bu uçurtmalar daha çok harman yerlerinde uçurulurdu. Uçurtmanın düzgün uçması ve yükseğe çıkması itibar kaynağı idi. Rüzgar yetersiz gelince koşturarak uçurmak bir başka çözümdü.
YÜZÜK: Kış geceleri kadınlı erkekli erişkin grupları tarafından oynanan bir oyundur. Oyuna katılanlar iki gruba ayrılırlar, her gruptan bir kişi seçilir. Yazı tura atarak oyuna kimin başlayacağı belirlenir. Düz bir zeminde 10-12 parça çorap veya mendil serilir. Bunların birisinin altına gruptan 1 oyuncu tarafından yüzük saklanır. Diğer tarafın oyuncularından birisinden yüzüğün hangi parçanın (çorap veya mendil) altında olduğunu bilmesi istenir. Bulamazsa sıra aynı gruptan bir sonraki oyuncuya geçer. Yüzük bulunduğunda kaç parça örtü varsa o grubun hesabına o kadar puan yazılır. İlk açan kişi yüzüğü bulursa 20 puan alır. Önceden belirlenen 200-300 gibi bir puana ilk erişen grup oyunu kazanır. Kaybeden ekip diğer ekibe ziyafet vermek ya da başka bir isteklerini yerine getirmek durumundadır.
Çelİk Çomak: 75-80cm uzunluğunda bir sopa [çomak) ve 20-25cm uzunluğunda küçük bir sopa (Çelik) ile oynanır. Küçük sopa yerde açılan küçük bir çukura dengeli bir biçimde konur. Çomakla altından karşıdaki kişiye olanca hızıyla atılır. Karşıdaki kişi çeliği yakalarsa atan kişi değişir. Yakalayamazsa çeliği yerden alır kazılan çukura doğru eliyle atar, ebe ise çeliği çukura yanaştırmamak için elindeki çomakla vurmaya çalışır. Attığı çelik çukura ne kadar uzakta olduğu çomakla ölçülür, bu mesafe bir çomak boyu ise ebe sayı alır, değilse ebe yer değişir. Bu sayıları neticesinde kararlaştırılan ceza verilir.
GÖMME ÇELİK: Beş altı çocuk tarafından dışarıda yumuşak toprak zeminde oynanan bir oyundur. Her bir çocuk oyun alanında kendine bir köşe belirler. Tüm çocukların ellerinde birer sopa bulunur. Ayrıca tek bir küçük sopa da (çelik) vardır. Bir çocuk başka bir çocuğa çeliği atar, o da elindeki sopayla çeliği çeler. Çeliği atan çocuk çeliği almak için koşarken diğer çocuklar onun köşesine çukur kazıp sopalarını dikmeye çalışırlar. Çeliği kapan çocuk da arkadaşlarının boş köşelerine çeliği bırakmaya çalışır. Herkes hem sopasını dikip hem de kendi köşesini korumaya çalışırken sopasını dikemeyen ya da köşesine çelik bırakılan çocuk bir sonraki oyunda çeliği atacaktır. Oyun sonunda belirlenen derinliğe ulaşan çukura (örneğin 30-40 cm), o köşeyi korumakla görevli oyuncu indirilir. Çukurun kenarında biriken topraklar içinde oyuncu olduğu halde doldurulur ve sıkıştırılır. Oyuncu burada tek başına bırakılır ve ona oradan çıkması için kimse yardımcı olmaz.
KAZIK:Ağaçtan yapılmış kazıklar çamur ve çukur bir bölgeye saplanarak oynanır.Çamura saplanmış kazığı hem çamura saplayıp, hem deviren kazığı kazanı.Diğer oyuncu başka bir kazıkla oyuna devam eder.
UZUN EŞŞEK:(Bu oyunu büyüklerde oynayabilir) 4 ve daha fazla insanla oynanır.Ebeler 90 derece eğilip birbirine kenetlenir.En baştaki oyuncu, ayakta ve bir ağaca yada duvara yaslanmış durumdadır.Diğerleri karşıdan koşarak diğerlerinin sırtına binerler.Ve mani okuyarak 1 den 5 e kadar bir rakam tutarlar.Diğerleri rakamı bilirse yer değiştirilir.
İP ATLAMA: Uzunca bir ipin uçlarından iki kişi tutarak düzenli bir biçimde ve yükseklikte sallarken diğerleri belli hareketlerle ipin yere indiği noktada üzerinden sıçrarlar. Ayağı ipe takılan ya da atlayamayan ipi sallayanlardan birinin yerine geçer. Oyun bu şekilde devam eder.
İSTOP (STOP): Ebe kişi topu havaya atar ve oynayanlardan birinin ismini söyler. İsmi söylenen oyuncu topa doğru koşarken, diğerleri kaçmaya başlar. Adı söylenen kişi topu yere düşmeden yakalamaya çalışır. Topu yakaladığında “istop” diye bağırır. Bağırır bağırmaz, diğer oyuncular bulundukları yerlerde durmak zorundadırlar. Daha sonra topu yakalayan kişi topu oyunculardan birine doğru fırlatır, eğer vurmayı başarırsa oyunu kazanır
mendİl kapmaca: Genellikle okulda öğretmenin gözetimi ve hakemliğinde oynanan bir oyundur.Çocuklar iki gruba ayrılır, arada belli bir mesafe bırakarak karşılıklı olarak yerlerini alırlar. Her oyuncunun rakibi karşısındaki oyuncudur. Bu iki grubun tam ortasında bir çocuk elinde mendille durur. Hakemin işaretiyle en baştan birinci sıradaki çocuklar mendili alıp kendi gruplarının bulunduğu yere rakibine yakalanmadan kaçırmaya çalışır. Eğer rakibine yakalanmadan mendili kaçırırsa rakip oyuncu kazanan grubun tarafına geçer. Mendili eline alan oyuncu rakibi tarafından yakalanırsa, bu durumda yakalayan kazanmış olur. Yakalanan oyuncu karşı takımın saflarına katılır. Tüm oyuncular birer kez yarıştıktan sonra takımların bulunduğu yerdeki oyuncular sayılır. En çok oyuncusu olan (kazanan rakibiyle kendi takımına geçtiğinden) takım yarışmayı kazanmış sayılır.
ÇEMBER YARIŞI: Uzun ve kalın bir telin ucu halka şekline kıvırıp bir çemberin dışına geçirilir. Uzun telin diğer ucunu tutarak ayakta yürürüz. Yürüyünce çemberde önümüzde istediğimiz yönde yuvarlanır. Yuvarlanan çemberle en çok yol alan kazanır.
ORTADA ŞIÇAN: Üç kişiyle oynanıp, iki kişi kenarda, bir kişi ortada olup, kenardakiler topu atıp ortadaki kişi almaya çalışır.
BİRDİR BİR: Oyuncular belli aralıklarla eğilirler. Bir kişi baştan başlayarak herkesin üstünden atlamaya çalışır. Bu sırada atladığı kişi devrilmeden durabildiyse sıra ondadır ve atlamaya başlar. Atlayarak sona kadar giden kişi çömelir ve atlamadan başa döndüklerinde o takım kazanmış olur. Eğer, ilk baştaki atlayamazsa atlayana kadar devam eder.
beŞtaŞ: İki kişiyle oynanır. Oyunun malzemesi 5 adet misket büyüklüğünde yuvarlak taştır. Oyuna başlayan oyuncu beş taşı iki avucunun içine alıp salladıktan sonra yere bırakır. İçlerinden bir tanesini eline aldıktan sonra havaya fırlatır, aynı anda yerdeki taşları birini yerden avuçla alır ve aynı eliyle yukarıya fırlattığı taşı tutar. Önce tüm taşları birer birer; ikinci turda ikişer ikişer; daha sonra üçünü bir, diğerini tek olarak alır. Sonunda da yerdeki dört taşın hepsini bir defa da alır. Sonra bir elinin baş ve orta parmaklarını yere koyarak bir köprü yapar, diğer eliyle taşları yere fırlatır. İçlerinden birini eline alır ve onu yine havaya atarken yerdeki taşları anlaşmalarına göre ( iki ya da üç ) hamlede eliyle kurduğu köprünün altından geçirir. Hepsini geçirdiğinde oyunu kazanır. Bunları yaparken havaya fırlattığı taşı düşürürse, ya da yerdeki taşları alırken diğerlerine temas ederse oyun sırası diğer oyuncuya geçer.
DOKUZ KİREMİT: Farklı büyüklükte dokuz taş (kayrak taşı) üst üste konulur. İki grupla oynanır. Bir grup taşları bekler, diğer grup elemanları sıra ile bezden sarılarak yapılmış yumruk büyüklüğünde bir topu atarak taşları devirmeye çalışır. Yığından taş yıkmayı başardıkları zaman kaçarlar. Bekçi olan grubun elemanları topu aralarında birbirlerine atarak kaçanları vurmaya çalışırlar. Vurulan oyundan çıkar. Kaçan grup elemanlarının hepsi vurulmadan taşları tekrar yığmayı başarırlarsa çul yapmış sayılırlar ve oyun yeniden başlar
SAKLAMBAÇ: Bir kişi ebe olup sesli olarak sayı sayar. Bu arada diğerleri saklanır.Ebe saymasını bitirdiyse dolaşıp bulduğu kişileri sobe diyerek belirtir.
KÖREBE: Bir kişi ebe olup gözleri bağlanır, Bu arada diğerleri ebeye yakalanmamaya çalışır. Ebe bir oyuncuyu yakalarsa, yakalanan kişi ebe olur.
ŞAKA (MİSKET-BİLYE): Küçük cam topları ile çok çeşitli oyunları vardır. Bunların en bilineni HAMPA, VARGEL'dir. Hepsinde amaç karşı oyuncunun misketini almaktır.
SALLANGIÇ (SALINCAK): Eskiden özellikle bayramlarda, köyün sembolü haline gelen Çamın üstünde, (bahse konu bu tepe köyün Sivaslı tarafından girişinde ve büyükçe bir çam ağacının bulunduğu bir yerdi. Bugün bile hala bu isimle adlandırılır. Burada bulunan o çam ağacı bir şimşek çakması sonucu kurudu ve bugün yerinde yeller esiyor. 10-15 yıl kadar önce aynı alana çam ağaçları dikildi ancak eski çamın popülaritesi yok tabii ki) kızlar çamın dallarına kurdukları urgan'dan (kalın ip, halat) salıncaklarla sallanır ve eğlenirlerdi. Bu salıncak bildiklerimizden farklı idi. Normal salıncak gibi bağlanan ip üzerine minder yada tahta bir oturma alanı oluşturulur, bu alanın altından ilave bir ip uzatılır ve salıncağa binen kişiyi bir başkası bir sağa bir sola doğru sallardı.
DÖNME DOLAP: Ortaya kalın ve yerden yüksekliği 1 metre olacak şekilde bir kazık çakılır, bunun üzerine de 3-4 metre uzunluğunda ve ortası yere çakılan kazığın ütüne girecek şekilde bir oyulmuş bir başka ağaç konurdu. Bir çeşit tahterevalliye benzeyen bu oyuncağın farkı 360 derece sağa sola dönebilmesi idi. Uzun ağaç parçasının uçlarına oyuncular asılarak bir birlerini yerden kaldırarak eğlenirlerdi.
TİSKELEMBİÇ (FİSKELEMECE): Bir kişi ebe olup elleri ile gözlerini ve yüzünü kapatır, diğer oyuncu ise parmakları ile ebenin yüzüne kapalı eline sert bir şekilde fiske vurur, sonrasında hızlı bir şekilde her iki ekinin aynı parmağını havaya kaldırır. (Örneğin Yüzük parmaklarını) Ebe ise fiskeyi yedikten sonra vuran oyuncunun hangi parmaklarını kaldıracağın tahmin ederek iki elinin aynı parmaklarını kaldırır. Bilirse fiske atma sırası ona geçer. Bilemezse bilinceye kadar fiske yer.
KİBRİT ATMACA: 4 ve daha fazla sayıda kişi oynanır. Bir kibrit ve kıvratılarak sertleştirilmiş bir mendilden yapılan tura (Kırbaca benzer) oyunun malzemeleridir. Kibritin dik yüzünün birisine BEY, diğerine TURA yazılır. Oyuncular yere kibriti takla attırarak atarlar. Bu atış sonrasında kibritin bey tarafı üste gelecek şekilde dik durursa, atışı yapan kişi bey olur. Diğer oyuncunun da tura yazan kısmını dik getirdiğini varsayalım. Sırası gelen oyuncu kibriti atar ve konduramazsa, yani dik veya yatay şekilde durduramazsa bey tarafından ceza verilir. Bu ceza sınırlandırılabileceği gibi sınırsız da olur. Örneğin 10. Tura eline aldığı kırbaç haline getirilmiş mendil ile kibriti konduramayan oyuncunun avuçlarına 10 sefer vurur. Oyuncular kibriti kondurursa ceza almaktan kurtulur. Bey yada tura kısmını kondurduklarında ise beylik yada tura el değiştirir. Vuruş hızı turanın insafına kalmıştır. İlk başlarda insaflı vuran turacıların, oyun kızıştıkça vuruş şiddeti de artar.
Sizler de aklınıza gelen oyunları bizlerle paylaşabilirsiniz.
teşekkür edrim